Her (2013) | Tasarım ve Teknoloji

27 July 2014
 · 
8 min read
Featured Image

[vc_row][vc_column width="1/2" skrollr="" skrollr_speed="100" full_height="" enable_parallax="" parallax_speed="0.5"][vc_single_image image="9572" img_size="370x548"][/vc_column][vc_column width="1/2"][vc_column_text]

Yazıma başlamadan ufak bir uyarı belirtmek istiyorum, yazı biraz spoiler içerebilir.

[/vc_column_text][vc_column_text]"Yalnız bir yazar ve onun günlük hayattaki ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanan, yeni satın aldığı işletim sistemi ile arasında gelişen bir ilişki." diye açıklanabilir olsa da, bana göre Her, kelimelere dökülemeyecek kadar ince ayrıntılarla anlatılmış bir yalnızlık hikayesi.

Theodore (Joaquin Phoenix), boşanma evresinin sonunda olan bir mektup yazarıdır. İnsanların dilinden sevgililerine, değer verdiği insanlara mektup yazan ve bir şirkette yazar olarak çalışmaktadır.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row row_id="" column_padding="" max_width="" vertical_center="" enable_parallax="" parallax_speed="0.5" bg_video_src_mp4="" bg_video_src_ogv="" bg_video_src_webm="" bg_video_overlay_color="" mouse_scroll=""][vc_column animation="" skrollr="" skrollr_speed="100" full_height="" enable_parallax="" parallax_speed="0.5"][vc_column_text]Sosyal hayatında ara sıra bilgisayar oyunu oynayan ve küçük arkadaş çevresiyle vakit geçiren, yalnızlık evresine geçmiş bir karakteri canlandırmakta olup, karşısına çıkan yeni OS1 (gelişmiş yapay zekaya sahip işletim sistemi) reklamını gördükten sonra almaya karar verir. İlk tanımlama sorularının ardından arayüz oluşturulur ve kusursuz bir yapay zeka ürünü olan OS1 işletim sisteminin arayüzü Samanta (Scarlett Johansson) ile tanışır.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row row_id="" column_padding="" max_width="" vertical_center="" enable_parallax="" parallax_speed="0.5" bg_video_src_mp4="" bg_video_src_ogv="" bg_video_src_webm="" bg_video_overlay_color="" mouse_scroll=""][vc_column animation="" skrollr="" skrollr_speed="100" full_height="" enable_parallax="" parallax_speed="0.5"][vc_column_text]Filmin sadece Theodore'nin hayatının o anki evresine dair bir başlangıç yapsa da, giriş sahnesinden sonraki teknolojik deneyimin ve teknolojinin hayatlarında ne kadar çok alan kapladığını biraz önemsiz bir şekilde detay vermeden giriş yapıyor. Filmi deneyimlerken de en başında "buraya kadar her şey değişik ve yeni gibi gözükmüyor ki?" hissettirse de, bir anlamda film yaklaşık olarak Siri ile hayatımıza adım atan, kısmî bir yapay zeka oluşumunun yani sorulara cevap veren bir sistemin, bu basit noktan çıkıp gidebileceği uç noktaya değiniyor.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_single_image image="9428" img_size="large" alignment="center"][vc_column_text]İnsanların teknolojiyle bir arada yaşamaya başladığı ve artık Speech Recognition dediğimiz yani, konuşma tanıma özelliği, hayatlarının bir parçası olmuştur. Sesli komutla yönlendirilen işlemler de hayata adaptesini çok iyi aktarıyor. Bu anlamda, örneğin; "Melankolik bir şarkı çal." "Başka bir tane çal." gibi komutlarla insanların arasında konuşunca, insanlar garipçe birbirinin suratına bakmıyor 🙂 Bir başka özellikse, e-posta okumak ya da yanıtlamak, haberleri okumak veya mesaj yazmak artık sesli komutlar üzerinden olmaya başlamış bir yaşamın aktarılışı. Kullanıcı Deneyimi (User Experience - UX) açısından biraz uzun süreli gibi gözükse de görsel bir arayüze (User Interface - UI) sahip olmadan da vaktimizin çoğunu alan uygulamaların, yolda yürürken dahi kontrol edilebileceği bir seviyeye ulaşmış.[/vc_column_text][vc_single_image image="9425" img_size="large" alignment="center"][vc_column_text]

Her ne kadar düşünsel ve görsel anlamda bu insanlara çok fazla kolaylık sağlasa da, aslında insanların daha da fazla yalnızlaşması ve kendilerine dönük yaşamaları için oluşturulmuş bir kutu tasarımı olduğunu gösteriyor. Hatta bence bu anlamda, her ne kadar işlevsel olsa da, çok basit dikdörtgen ve kutu şeklinde retro bir arayüze sahip mobil cihazı da kullanmaları bunu aktarıyor. Bir anlamda sadeliği ön planda tutup, diğer anlamda da kullanıcıya sadece kullanıma yönelik görsel bir çözüm sunuyor. Cepte taşınırken kamera takibi, hatta facetime yaparken ki telefonu bir yere koyamama rahatsızlığı da bu tasarım sayesinde ortadan kalkıyor. Film bilinmeyen bir gelecekte geçiyor olsa da, çoğu öngörü sanırım bundan 10-20 yıl sonrasına ait olabilecekleri bize aktarıyor.

[/vc_column_text][vc_column_text]

Her filmi bir açıdan böyle yalnızlık / aşk hikayesi anlatsa da, içinde çok fazla teknolojik öge barındırıyor ve bu açıdan bakıldığında, çok fazla yenilikçi öngörüye sahip. Ayrıca bunun yanısıra, teknolojinin yarattığı kötü izlenimleri de görmek mümkün. Örneğin; Theodore bir mektup yazan bir şirkette çalışıyor ve aslında bu mektup ve/veya yazı kullanımının ne kadar azaldığını da bize aktarıyor. Sonuçta etkinliği artan teknoloji, bazı şeyleri retro bir yapıya dönüştürüp, uzaklaştırıyor. Ayrıca da, teknolojinin artık yaşamın tamamen bir parçası olduğuna dair çok net bir noktaya değiniyor. Klavye ve Mouse olmadan kullanılan bir teknoloji.

[/vc_column_text][vc_single_image image="9426" img_size="large" alignment="center"][vc_column_text]

Theodore hem çalışma ortamında, hem de evinde yeni aldığı AI (Artificial Intelligence) işletim sistemini kurarken, sadece ekran karşısında oturarak sesli komutla iletişim kurmaya başlıyor. Bi anlamda da, Apple'ın OSX/IOS tadında bir oluşumdan bütünleşik tek bir OS sistemi gibi düşünmek gerekiyor. Örneğin bilgisayarına kurduğu OS işletim sistemi direkt olarak kulaklık vasıtasıyla iletişim kurmaya başlıyor ve telefondan da yönlendirmeye başlıyor. Yeni işletim sisteminden önce erkek sesine sahip, mail okuyan sistem gidiyor, yerine her yerde karşımıza Samantha'nın sesli arayüzü eşlik ediyor. Dolayısıyla, bu iletişim ağı birbirine bağlı büyümeye devam ederken OS1 Samantha, kamera aracılığıyla izleyerek, Theodore'un da sesli komutları ve ses tonuyla kendi yapay zekasını geliştiriyor. Bunun sonucunda da, Theodore'a ve aslında göre bizim istediğimiz gibi bir ruh eşine sahip olmaya başlıyor.

[/vc_column_text][vc_single_image image="9430" img_size="large" alignment="center"][vc_column_text]

Filmdeki çok az karaktere rağmen, oyuncu seçimleri tam olarak yerini bulmuş diyebilirim. Hatta tam olarak söylemek gerekirse Joaquin Phoenix, Theodore rolü için biçilmiş kaftan olmuş. Filme geri dönüp baktığımda, başka bir oyuncu bu kadar iyi aktaramazdı diye düşünüyorum. Mimikleri ve duruşuyla son derece başarılı. Scarlett Johansson sesini duymanın şaşkınlığını attıktan sonra da, ses tonu ve role tamamen uyan reaksiyonlarıyla da övgüleri tamamıyla hak ediyor.

[/vc_column_text][vc_single_image image="9429" img_size="large" alignment="center"][vc_column_text]

Filmin her şeyinden bahsedip, beni en çok etkileyen görselinden bahsetmeden geçersem olmaz. Öncelikle filmin tonları bir harika! O an vermek istediği duyguyu o tonlar o kadar çok iyi aktarıyor ki, uzun zamandır bu kadar ilişkili ve bütün olan bir yapım izlememiştim. İkinci olarak ise, görüntüler. Görüntü Yönetmenliğini Hoyte Van Hoytema yapmış. Çok sanatsal ve görsel doyuma ulaştıran bir bakış açısıyla bize aktarmış. Her ne kadar şu ana kadar kendimi konuya kaptırıp, konunun üreticisinden bahsetmesem de şimdi değinmek isterim. Yönetmen Spike Jonze, senaryosunu da kendi yazdığı bu filmle bizi üst düzey bir teatral bir duyguyu aktarıyor. Filmi izlerken hep şu aklımdan geçti, bu bir kitap olsaydı ve ben bu kitabı okuyor olsaydım, kafamda bu filmi sahnelendirirken aynı bu şekilde aktarırdım diye düşünüyorum. Görüntülerden, mekanlara, açılardan tonlara kadar hepsi. Ben kafamda çeksem bu kadar iyi çekemezdim diye düşünüyorum.

[/vc_column_text][vc_single_image image="9431" img_size="large" alignment="center"][vc_column_text]

Çünkü bir yandan oyuncu, görsel seçimi kadar, kıyafet ve mekan seçimlerinin başarılı oluşunu da es geçmemek gerek. Hep yaşamak istediğim, New York apartman daireleri örneğine uygun, hafif yüksek tavan, tamamen cam duvarlarla kaplı bir minimalist daire. Sanırım hep istediğim dairelere benzediğinden kendime daha çok yakın hissettim. Buna ek olarak, hangi yılda geçtiğinden bahsetmese de, kıyafetler ve tonları filmin genel havasıyla bütünleşip, tüm sakin akışına rağmen sizi koparmıyor, aksine filme bağlıyor.

[/vc_column_text][vc_column_text]

Sonuç olarak; film hakkında biraz sonuçsal bilgiler barındırdığını belirterek toparlarsam; işletim sisteminin sonunda yine insan yapısına dönüşmesi, hayal kırıklığı yaşatması olarak adlandırırsak bu süreci; insan duygularıyla beslenen bir yapının tıpkı yine insana dönüşmesi kaçınılmaz bir son gibi duruyor. Bu sona ulaşınca da, şu anki hayatımızla kıyaslarsak şarjı bitmiş telefona sahipmişçesine boşluğa düşme hissini tam olarak anlatıyor.

[/vc_column_text][vc_single_image image="9432" img_size="large" alignment="center"][vc_column_text]

Unutmadan Her, hem Akademi Ödüllerinde (Oscar) hem de Altın Küre Ödüllerinde (Golden Globes) en iyi senaryo dalında ödül alarak bence çok iyi bir yapım olduğunu da tescilledi. Çok nadiren de olsa tüm sakinliğine rağmen sıkmayarak, güzel betimlenmesinden dolayı da gönülden verdiğim 10 üzerinden 10 puanla da cümlemi toparlıyorum. Her filmi kesinlikle izlemeniz gereken filmler arasında yer alıyor. Eğer tasarıma, üreticiliğe ve yaratıcılığa meraklı ve/veya önem veren birisiyseniz, kesinlikle bu filmi izlemek için fırsat yaratıp, hayata karşı biraz olsun farklı bir bakış açısı yakalayabilirsiniz.

[/vc_column_text][vc_video link="http://www.youtube.com/watch?v=ne6p6MfLBxc"][/vc_column][/vc_row]

Comments

No Comments.

Leave a replyReply to

View